Sponsorlu Bağlantılar
KORKUTAN TURKİYE UYARISI: YÜZDE 45'İ ETKİLENECEK..!
Türkiye’deki bilim insanları, küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgenin Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası olacağını, bu durumdan havzadaki tarımsal alanların olumsuz etkileneceğini bildirdi. Bilim insanlarına göre, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en çok zarar görecek bölgeler arasında bulunuyor. Dr. Ümit Şahin, “Deniz seviyelerinin yükselmesine bağlı tuzlanma ve kar yağışının azalması zaten tarımsal amaçlı tüketim nedeniyle seviyesi azalan yeraltı sularının kullanımını etkileyecek.
Malesef Bu durum, tarımsal gıda üretimine olumsuz etki edecek” dedi. Prof. Dr. Levent Kurnaz ise, “Türkiye dünyada iklim değişikliğinden en kötü etkilenecek ülkeler arasında. Etkilenebilirliğimizi azaltmak için tarımsal üretimi artırmalı, orman örtüsünü korumalı, çiftçilere tarımsal bilgi desteği sağlamalı ve daha verimli sulama yöntemleri kullanmalıyız” diye konuştu
KIYI BÖLGELERİNDE EN AZ 3 MİLYON KİŞİ ETKİLENECEK’
“Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2014’te yayımladığı 5’inci Değerlendirme Raporu’na göre Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en çok zarar görecek bölgeler arasında bulunuyor” diyen Şahin, “Deniz seviyelerinin yükselmesine bağlı tuzlanma ve kar yağışının azalması zaten tarımsal amaçlı tüketim nedeniyle seviyesi azalan yeraltı sularının kullanımını etkileyecek. Bu durum yağışların ve toprak neminin azalması anlamına gelen kuraklığın ve çoraklaşmanın yayılmasıyla tarımsal gıda üretimine olumsuz etki edecek. Ayrıca deniz seviyesindeki yükselmesinin kıyı bölgelerinde yaşayan en az 3 milyon kişiyi doğrudan etkileyebileceği, su stresinin artması nedeniyle yüzyıl sonuna kadar nüfusun yüzde 45’inin su kıtlığıyla karşılaşabileceği biliniyor” dedi.
‘SAĞLIK SORUNLARI ARTACAK’
Şahin, sıcak dalgalarının sıklığının ve ş-i-ddetinin artmasının özellikle yaşlı nüfus ve kalp hastaları gibi kırılgan nüfusta oluşan sağlık sorunlarını artıracağını ifade etti. Vektörle bulaşan sıtma ve deng humması gibi hastalıkların da artabileceğine işaret eden Şahin, kar yağışının azalması ve dağ buzullarının erimesinin kış turizmine, aşırı sıcakların da yaz turizmine olumsuz etkilerde bulunmasının olası olduğunu dile getirdi.
‘TÜRKİYE ÇOK YALNIZ BİR POZİSYONDA’
Prof. Dr. Levent Kurnaz da dünya ülkelerinin iklim anlaşmaları çerçevesinde gruplaştığına, Türkiye’nin bunların içerisinde çok yalnız bir pozisyonda olduğuna değindi. Türkiye’nin iklim görüşmeleri zirvelerine katılan ülkeler arasında gelişmiş ülkelerden biri olduğunu belirten Kurnaz, “Bunun kötülüğü Türkiye’nin en önemli derdi iklim değişikliği politikasını geliştirmek için Yeşil İklim Fonu’ndan destek alabilmek. Yalnız bu fondan destek alan diğer ülkeler Türkiye’nin de buradan pay almasını istemiyor. Türkiye de ‘Biz oradan pay almazsak Paris Antlaşmasını imzalamayız’ diyor. Onlar da ‘imzalamazsanız, imzalamayın’ diyor. Şu anda devam eden olay bu” ifadelerini kullandı.
‘İKLİM ZİRVELERİ TAMAMEN VAKİT KAYBI’
Kurnaz, iklim zirvelerinin ülkeler için bir getirisinin bulunmadığı, tamamen vakit kaybı olduğu görüşünü aktardı. İklim konusunda 1992 yılından beri uluslararası düzlemde konuşulduğunu dile getiren Kurnaz, o günden bu yana dünyanın her geçen gün daha da kötüye gittiğini kaydetti. Ancak çok büyük bir felaket olursa insanların bir şeyler yapmaya başlayacağını aktaran Kurnaz, o zaman da çok geç kalınacağına işaret etti.
‘TÜRKİYE, EN KÖTÜ ETKİLENECEK ÜLKELER ARASINDA’
Kurnaz, dünyada küresel iklim değişikliğinin etkilerinin hissedildiğini vurgulayarak, “Türkiye dünyada iklim değişikliğinden en kötü etkilenecek ülkeler arasında. Bizim çok ciddi şekilde bu etkilenebilirliğimizi azaltmamız gerekiyor. Yani ülkemiz açısından esasında bir Paris Antlaşması’nı imzalamak ya da karbon salınımlarımızı azaltmak değil önemli olan bu konudaki etkilenebilirliğimizi azaltmak. Türkiye’de çok ciddi kuraklıkla savaştığımız zamanlar oluyor, tarımsal üretimimizin gittikçe yetersiz kalacağı zamanlar oluyor, tarımsal üretim ihracatımızın azalacağı durumlar oluyor. Yani fındık, kayısı, incir gibi nesnelerde büyük kayıplarımız olabiliyor. Dolayısıyla bizim esas derdimiz bunlarla ilgili çalışmak olmak zorunda. Etkilenebilirliğimizi azaltmak için tarımsal üretimi artırmalı, orman örtüsünü korumalı, çiftçilere tarımsal bilgi desteği sağlamalı ve daha verimli sulama yöntemleri kullanmalıyız” şeklinde konuştu.
Kaynak:gonuldostlar.net
Türkiye’deki bilim insanları, küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgenin Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası olacağını, bu durumdan havzadaki tarımsal alanların olumsuz etkileneceğini bildirdi. Bilim insanlarına göre, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en çok zarar görecek bölgeler arasında bulunuyor. Dr. Ümit Şahin, “Deniz seviyelerinin yükselmesine bağlı tuzlanma ve kar yağışının azalması zaten tarımsal amaçlı tüketim nedeniyle seviyesi azalan yeraltı sularının kullanımını etkileyecek.
Malesef Bu durum, tarımsal gıda üretimine olumsuz etki edecek” dedi. Prof. Dr. Levent Kurnaz ise, “Türkiye dünyada iklim değişikliğinden en kötü etkilenecek ülkeler arasında. Etkilenebilirliğimizi azaltmak için tarımsal üretimi artırmalı, orman örtüsünü korumalı, çiftçilere tarımsal bilgi desteği sağlamalı ve daha verimli sulama yöntemleri kullanmalıyız” diye konuştu
KIYI BÖLGELERİNDE EN AZ 3 MİLYON KİŞİ ETKİLENECEK’
“Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2014’te yayımladığı 5’inci Değerlendirme Raporu’na göre Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en çok zarar görecek bölgeler arasında bulunuyor” diyen Şahin, “Deniz seviyelerinin yükselmesine bağlı tuzlanma ve kar yağışının azalması zaten tarımsal amaçlı tüketim nedeniyle seviyesi azalan yeraltı sularının kullanımını etkileyecek. Bu durum yağışların ve toprak neminin azalması anlamına gelen kuraklığın ve çoraklaşmanın yayılmasıyla tarımsal gıda üretimine olumsuz etki edecek. Ayrıca deniz seviyesindeki yükselmesinin kıyı bölgelerinde yaşayan en az 3 milyon kişiyi doğrudan etkileyebileceği, su stresinin artması nedeniyle yüzyıl sonuna kadar nüfusun yüzde 45’inin su kıtlığıyla karşılaşabileceği biliniyor” dedi.
‘SAĞLIK SORUNLARI ARTACAK’
Şahin, sıcak dalgalarının sıklığının ve ş-i-ddetinin artmasının özellikle yaşlı nüfus ve kalp hastaları gibi kırılgan nüfusta oluşan sağlık sorunlarını artıracağını ifade etti. Vektörle bulaşan sıtma ve deng humması gibi hastalıkların da artabileceğine işaret eden Şahin, kar yağışının azalması ve dağ buzullarının erimesinin kış turizmine, aşırı sıcakların da yaz turizmine olumsuz etkilerde bulunmasının olası olduğunu dile getirdi.
‘TÜRKİYE ÇOK YALNIZ BİR POZİSYONDA’
Prof. Dr. Levent Kurnaz da dünya ülkelerinin iklim anlaşmaları çerçevesinde gruplaştığına, Türkiye’nin bunların içerisinde çok yalnız bir pozisyonda olduğuna değindi. Türkiye’nin iklim görüşmeleri zirvelerine katılan ülkeler arasında gelişmiş ülkelerden biri olduğunu belirten Kurnaz, “Bunun kötülüğü Türkiye’nin en önemli derdi iklim değişikliği politikasını geliştirmek için Yeşil İklim Fonu’ndan destek alabilmek. Yalnız bu fondan destek alan diğer ülkeler Türkiye’nin de buradan pay almasını istemiyor. Türkiye de ‘Biz oradan pay almazsak Paris Antlaşmasını imzalamayız’ diyor. Onlar da ‘imzalamazsanız, imzalamayın’ diyor. Şu anda devam eden olay bu” ifadelerini kullandı.
‘İKLİM ZİRVELERİ TAMAMEN VAKİT KAYBI’
Kurnaz, iklim zirvelerinin ülkeler için bir getirisinin bulunmadığı, tamamen vakit kaybı olduğu görüşünü aktardı. İklim konusunda 1992 yılından beri uluslararası düzlemde konuşulduğunu dile getiren Kurnaz, o günden bu yana dünyanın her geçen gün daha da kötüye gittiğini kaydetti. Ancak çok büyük bir felaket olursa insanların bir şeyler yapmaya başlayacağını aktaran Kurnaz, o zaman da çok geç kalınacağına işaret etti.
‘TÜRKİYE, EN KÖTÜ ETKİLENECEK ÜLKELER ARASINDA’
Kurnaz, dünyada küresel iklim değişikliğinin etkilerinin hissedildiğini vurgulayarak, “Türkiye dünyada iklim değişikliğinden en kötü etkilenecek ülkeler arasında. Bizim çok ciddi şekilde bu etkilenebilirliğimizi azaltmamız gerekiyor. Yani ülkemiz açısından esasında bir Paris Antlaşması’nı imzalamak ya da karbon salınımlarımızı azaltmak değil önemli olan bu konudaki etkilenebilirliğimizi azaltmak. Türkiye’de çok ciddi kuraklıkla savaştığımız zamanlar oluyor, tarımsal üretimimizin gittikçe yetersiz kalacağı zamanlar oluyor, tarımsal üretim ihracatımızın azalacağı durumlar oluyor. Yani fındık, kayısı, incir gibi nesnelerde büyük kayıplarımız olabiliyor. Dolayısıyla bizim esas derdimiz bunlarla ilgili çalışmak olmak zorunda. Etkilenebilirliğimizi azaltmak için tarımsal üretimi artırmalı, orman örtüsünü korumalı, çiftçilere tarımsal bilgi desteği sağlamalı ve daha verimli sulama yöntemleri kullanmalıyız” şeklinde konuştu.
Kaynak:gonuldostlar.net
Sponsorlu Bağlantılar
Hiç yorum yok:
comments